Near the end of his life, he started to worry a lot about what his legacy would be.
- Hayatının sonlarına yakın, mirasının ne olacağı hakkında çok endişelenmeye başladı.
I am concerned about my legacy.
- Mirasım hakkında endişe duyuyorum.
A cultural heritage is handed down to posterity.
- Kültürel miras gelecek nesillere aktarılır.
We have a rich historical heritage.
- Zengin bir tarihsel mirasımız var.
My father left me a large inheritance.
- Babam bana büyük bir miras bıraktı.
The oldest son succeeded in doubling his inheritance.
- Büyük oğlu mirasını ikiye katlamayı başardı
She inherited her mother's blue eyes.
- O, annesinin mavi gözlerini miras olarak aldı.
My sixty-year-old aunt inherited the huge estate.
- Altmış yaşındaki teyzem büyük miras aldı.
Edward inherited his uncle's estate.
- Edward amcasının menkulünü miras olarak aldı.
According to Tom's will, Mary will inherit his entire estate.
- Tom'un vasiyetine göre, Mary onun tüm gayrimenkulünü miras olarak alacak.