innenstadt

listen to the pronunciation of innenstadt
Deutsch - Türkisch
e {'inınştat} e kent merkezi
[die] iç şehir
kentin iş merkezi
e e. 'inınştat kent merkezi
Englisch - Türkisch

Definition von innenstadt im Englisch Türkisch wörterbuch

downtown
şehir merkezine doğru
downtown
{i} şehrin merkezi, çarşı. z. çarşı tarafında; çarşıya
downtown
çarşı

Şu sıralar hiç çarşıya çıkmıyorum. - I never go downtown nowadays.

Annem dün çarşıya alışverişe gitti. - My mother went shopping downtown yesterday.

downtown
çarşıya

Çarşıya alışverişe gidelim. - Let's go shopping downtown.

Annem dün çarşıya alışverişe gitti. - My mother went shopping downtown yesterday.

downtown
şehir merkezi

Tom ve Mary ayda bir kez Boston'da şehir merkezinde buluşurlar. - Tom and Mary meet in downtown Boston once a month.

Havalanından şehir merkezine hangi demir yolu hattını kullanacağımı bana söyle lütfen. - Please tell me which railway line to use from the airport to downtown.

city centre
Şehir merkezi

Bir UNESCO Dünya Mirası Yeri olarak listelenen şehir merkezine bir ziyaret bir zorunluluktur. - A visit to the city centre, listed as a UNESCO World Heritage Site, is a must.

Ana mağazalar şehir merkezinde bulunmaktadır. - The main shops are in the city centre.

downtown
şehir merkezinde

Şehir merkezinde çok sayıda otel var. - There are many hotels downtown.

Şehir merkezinde trafik sıkışıklığı var. - Traffic downtown is all backed up.

city centre
İng. kent merkezi
downtown
çarşı tarafında
downtown
şehrin merkezinde
downtown
çarşı istikametinde
downtown
{s} şehrin merkezinde olan
downtown
{s} şehir merkezindeki

Şehir merkezindeki Boston'u seviyorum. - I love downtown Boston.

Şehir merkezindeki şu yeni restoranı denemeliyiz. - We should try that new restaurant downtown.

downtown
{s} şehrin merkezi ile ilgili
downtown
{i} kentin iş merkezi
Deutsch - Englisch
downtown
central business district /CBD/
town centre
city centre

My office is in the city centre. - Mein Büro ist in der Innenstadt.

There aren't any books in German here. We'll have to go to another shop, one in the city centre. Maybe we'll find something there. - Bücher in deutscher Sprache gibt es hier nicht. Wir müssen in einen anderen Laden gehen, einen in der Innenstadt. Vielleicht werden wir dort fündig.