John cebinden bir anahtar çıkardı.
- John took a key out of his pocket.
Araba anahtarlarımı unuttum.
- I have left my car keys behind.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
Anahtarımı yolda iken kaybetmiş olmalıyım.
- I must have lost my key along the way.
Amcam çok sigara içen biridir; tütün onun için kaçınılmazdır.
- My uncle is a very heavy smoker; tobacco is indispensable to him.
Onun yardımı bizim için zorunludur.
- His help is indispensable to us.
Hiç kimse zorunlu değil.
- Nobody is indispensable.
Yardımın bizim için vazgeçilmezdir.
- Your assistance is indispensable for us.
Arabalar banliyö hayatı için vazgeçilmezdir.
- Cars are indispensable to suburban life.
Uyku ve iyi yemek iyi sağlık için gereklidir.
- Sleep and good food are indispensable to good health.
Verimli toprak iyi bir mahsul için zaruridir.
- Fertile soil is indispensable for a good harvest.
Tuz, pişirme için zaruri bir malzemedir.
- Salt is an indispensable ingredient for cooking.
He is the key witness.
An indispensable component of a heart-healthy diet.
The law was moral and indispensable. -Bp. Burnet.