This is really unbelievable.
 - Bu gerçekten inanılmaz.
It seemed unbelievable.
 - Tom inanılmaz görünüyordu.
Isn't Tom incredible?
 - Tom inanılmaz değil mi?
It was one of the most incredible experiences of my life.
 - Hayatımın en inanılmaz deneyimlerinden biriydi.
I find her story hard to swallow.
 - Onun hikayesini inanılmaz buluyorum.
It is inconceivable to me that he would do such a thing.
 - Onun böyle bir şey yapacağı benim için inanılmaz.
How horrible, fantastic, incredible it is that we should be digging trenches and trying on gas-masks here because of a quarrel in a far away country between people of whom we know nothing.
 - Kim olduklarını bilmediğimiz insanların arasında, çok uzak bir ülkedeki savaş yüzünden burada gaz maskeleri denemek ve hendekler kazmak zorunda olmamız ne kadar korkunç, fantastik, inanılmaz.