frischen

listen to the pronunciation of frischen
Deutsch - Türkisch
tazelemek, yenilemek
Englisch - Türkisch

Definition von frischen im Englisch Türkisch wörterbuch

fresh
{s} taze

Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım. - Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.

Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı. - The sight of fresh lobster gave me an appetite.

fresh
{s} körpe
fresh
fresh air camp açık hava kampı
fresh
yaş

Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar. - Fish such as carp and trout live in fresh water.

Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşamaktadır. - Fish like carp and trout live in fresh water.

fresh
dirilik
fresh
kütür kütür
decarburization
dekarbürasyon
decarburization
karbonsuzlaşma
fresh
yorulmamış
fresh
dinç

Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim. - Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.

fresh
arsız
fresh
çiçeği burnunda
fresh
sulu
fresh
tatlı temiz
fresh
küstah

Bana karşı küstahlık yapma. - Don't be fresh to me.

decarburization
dekarbürasyon, karbonsuzlasma
decarburization
KARBONSUZLA$TIRMA
fresh
{s} günlük
fresh
{s} yüzsüz