O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.
Yaşım hakkında sıkça yalan söylerim.
- I often lie about my age.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.
- Cheese often lures a mouse into a trap.
Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.
- Cheese often lures a mouse into a trap.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
- I've often seen him bullied.