fırçalar

listen to the pronunciation of fırçalar
Türkisch - Englisch
Brushes

He brushes his teeth after his meals. - O yemeklerinden sonra dişlerini fırçalar.

Whose brushes are these? They are Picasso's. - Kimin fırçaları bunlar? Onlar Picasso'nun.

fırça
brush

I brush my teeth after eating. - Yedikten sonra dişlerimi fırçalarım.

Brush your teeth after every meal. - Her yemekten sonra dişlerini fırçala.

fırça
{i} scolding
fırça
dressing sb down
fırça
(Spor) paint brush

I've bought a new palette and a few paint brushes. - Yeni bir palet ve birkaç boyama fırçası aldım.

fırça
talking to
fırça
talking-to
fırça
{i} whisker
fırça
bristle brush
fırça
dressing-down
fırça
whiskbroom
fırça
brush on

It is important to brush ones teeth every day. - Birinin dişlerini her gün fırçalaması önemlidir.

One should brush one's teeth every day. - Biri her gün dişlerini fırçalamalı.

fırça
comb

I like to comb my hair with this comb. - Bu tarakla saçlarımı fırçalamayı severim.

I brush my teeth; I comb my hair. - Dişlerimi fırçalarım; Saçımı tararım.

fırça
tongue lashing
fırça
brush; dressing sb down, talking to
fırça
scrub

Tom scrubbed the kitchen floor. - Tom mutfak zeminini fırçaladı.

Tom asked Mary to scrub the toilet. - Tom Mary'den tuvaleti fırçalamasını rica etti.

fırça
rating
fırça
whisk
fırça
besom
Türkisch - Türkisch

Definition von fırçalar im Türkisch Türkisch wörterbuch

fırça
Çökmeyi engelleyen bağların oynamasını veya kaymasını önlemek için aralara yerleştirilen direk parçası
fırça
Resim yapma sanatı ve biçimi
fırça
Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl veya kıla benzer başka tellerden yapılan araç: "Yer yer kireç artıkları ve fırça çizgileri duruyor."- R. H. Karay