autofahren

listen to the pronunciation of autofahren
Englisch - Türkisch

Definition von autofahren im Englisch Türkisch wörterbuch

driving
{s} araba kullanma

Tom alkollü araba kullanma suçunu kabullendikten sonra Belediye Başkanlığı adaylığından çekildi. - Tom gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving.

Ona araba kullanmayı öğreniyor olduğumu söyle. - Tell her that I am learning driving.

driving
çalıştıran
driving
araba kullanarak

Tom çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı. - Tom tried to impress Mary by driving very fast.

Tom otobanda çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı ama işe yaramadı. - Tom tried to impress Mary by driving very fast on the Autobahn, but it didn't work.

driving
hareket ettiren
driving
işletme
driving
işleten
driving
sürüş

Polis Tom'a dikkatsiz sürüşü için trafik cezası kesti. - The policeman gave Tom a ticket for reckless driving.

Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir. - Mileage varies with driving conditions.

driving
çeviren
driving
driving wheel işletme dişlisi
driving
şiddetli
driving
tuttuğunu koparan
driving
{s} enerjik, canlı, dinamik
driving
{i} araba gezintisi
driving
{s} şoför

O sürerken bir otobüs şoförüyle konuşmamak gerekir. - You shouldn't talk to a bus driver while he's driving.

driving
(sıfat) araba kullanma, harekete geçiren, sürücü, şoför, enerjik, canlı, hareket ettirici
driving
{s} enerjik
driving
{i} kullanma

Tom alkollü araba kullanma suçunu kabullendikten sonra Belediye Başkanlığı adaylığından çekildi. - Tom gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving.

Araba kullanmak gerçekten çok basit. - Driving a car is really very simple.

driving
drive götür/aç/git/sür
driving
{s} sürücü

Onun işi, bir tur otobüsü sürücülüğüdür. - His job is driving a sight-seeing bus.

Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız. - We do not become good drivers by concentrating on driving as such.

driving
sert