Birçok çalışan anneler ev ve iş hayatlarını dengelemek için mücadele ediyor.
 - Many working mothers struggle to balance their home and work lives.
Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
 - She makes sure that her family eats a balanced diet.
Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
 - The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.
Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
 - The balance at the bank stands at two million yen.
Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
 - Tom double-checked his bank balance before writing the check.
Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
 - Tom double-checked his bank balance before writing the check.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
 - The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Müzik, filmin yapısıyla uyum içinde.
 - The music is in balance with the structure of the movie.