Tom'un kesinlikle bu konu ile ilgili daha iyi bir anlayışı var.
 - Tom certainly has a better understanding of this matter than I do.
Yani, Çin ulusuna karşı daha anlayışlıyım.
 - That's to say, I have a better understanding of the Chinese nation.
Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
 - This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
 - Understanding you is really very hard.
Tom ve Mary anlaşmaya vardı.
 - Tom and Mary came to an understanding.
Bir anlaşmamız olduğunu düşündüm.
 - I thought we had an understanding.