Böbürlenmek istemedim.
 - I didn't want to brag.
Övünmek için değil ama ben dün ilk milyon dolarımı kazandım.
 - Not to brag, but I just made my first million dollars yesterday.
Övünmek için değil ama ben dün ilk milyar dolarımı kazandım.
 - Not to brag, but I just made my first billion dollars yesterday.
Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.
 - Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race.
Tom'un kaç para kazandığından övünerek bahsettiğini duydum.
 - I heard Tom bragging about how much money he made.
Böbürlenmek istemedim.
 - I didn't want to brag.
Tom yeni telefonuyla böbürlendi.
 - Tom bragged about his new phone.
Tom yeni arabası hakkında övünmeye başladı.
 - Tom started bragging about his new car.
Övünmeyi sevmiyorum ama ben oldukça iyi bir klarnetçiyim.
 - I don't like to brag, but I'm a pretty good clarinetist.