I am a broccoli and I look like a tree! I am a walnut and I look like a brain! I am mushroom and I hate this game!
- Ben bir brokoliyim ve bir ağaç gibi görünüyorum! Ben bir cevizim ve bir beyin gibi görünüyorum! Ben mantarım ve ben bu oyundan nefret ediyorum!
She cracked the walnut with her teeth.
- O, cevizi dişleriyle kırdı.
Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut.
- O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti.
Walnuts, almonds, hazelnuts, pistachios and pine nuts are dry fruits.
- Ceviz, badem, fındık, fıstık ve çam fıstığı, kuru meyvelerdir.
That tree near the river is a walnut tree.
- Nehirin kenarındaki ağaç ceviz ağacı.
The walnut tree prefers a dry and warm climate.
- Ceviz ağacı, kuru ve sıcak bir iklimi tercih eder.
Mr Yamaha gave some walnuts to a beggar.
- Bay Yamaha bir dilenciye biraz ceviz verdi.
Tom told Mary John couldn't eat walnuts.
- Tom, Mary'ye John'un cevizleri yiyemediğini söyledi.
That tree near the river is a walnut tree.
- Nehirin kenarındaki ağaç ceviz ağacı.
The walnut tree prefers a dry and warm climate.
- Ceviz ağacı, kuru ve sıcak bir iklimi tercih eder.