Mary oyundan sıkılmış gibi görünüyor.
 - Mary seems to be bored with the game.
Seyirciler sıkılmış görünüyordu.
 - The audience looked bored.
Bu inekler bunalmış görünüyor.
 - These cows look bored.
Tom ve Mary bunalmış görünüyorlar.
 - Tom and Mary look bored.
Tom yüzünde bıkkın bir ifadeyle uzaya bakıyordu.
 - Tom was staring out into space with a bored expression on his face.
Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.
 - Tom had a bored, disinterested look on his face.
Sıkılmak şöyle dursun, biz çok eğlendik.
 - Far from being bored, we had a very good time.
Sıkılmak bir günahtır.
 - To be bored is a sin.
Tom canı sıkılmış görünüyordu.
 - Tom seemed to be bored.
Sami sıkkın ve huzursuzdu.
 - Sami was bored and restless.
Ben pazartesi akşamları hep sıkkınımdır.
 - I'm always bored on Monday evenings.
Şu anda gerçekten sıkılıyorum.
 - I'm really bored right now.
Tom ve Mary hala sıkılıyor.
 - Tom and Mary are still bored.
The piano teacher's bored look betrayed he wasn't paying much attention to his pupil's boringly stereotype rendition of the brilliantly composed etudes.