Birth is, in a manner, the beginning of death.
 - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
 - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
He began to work for that company last year.
 - O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
You began to learn Esperanto.
 - Esperanto öğrenmeye başladınız.
The dog began to run.
 - Köpek koşmaya başladı.
He stopped smoking and started running.
 - Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
The beginning is the most important part of the work.
 - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
 - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
The journey has just begun.
 - Yolculuk henüz başladı.
The French and Indian War had begun.
 - Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
Now I must go about my work.
 - Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
 - Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
We got up early and set about cleaning our house.
 - Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.
She had no idea how to set about her work.
 - İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
We must get down to our homework.
 - Biz ödevimize başlamalıyız.
It's time to get down to business.
 - İşe başlamanın zamanıdır.
Hostilities commenced.
 - Düşmanlıklar başladı.
Commencement is typically the first or second Saturday in April.
 - Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
 - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Let's start off on the same page.
 - Aynı sayfada başlayalım.