Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
O, satranç turnuvasında birincilik ödülünü aldı.
- He carried off the first prize at the chess tournament.
İlk önce öğretmen olduğunu sanmıştım ama değilmiş.
- At first, I thought he was a teacher, but he wasn't.
O, ilk önce atı beğenmedi.
- She didn't like the horse at first.
İlk olarak, onlar ona inanmadılar.
- At first, they didn't believe him.
O, ilk olarak ondan hoşlanmadı.
- She didn't like him at first.
İlk önce kimse bana inanmıyordu.
- No one believed me at first.
Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
- At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
İlk zamanlar şüpheciydim.
- I was skeptical at first.
İlk zamanlar bunu yapmaktan hoşlanmadım.
- I didn't like doing this at first.
Başlangıçta hatalarım hakkında endişeliydim.
- I was worried about my mistakes at first.
Başlangıçta stajyerler bu şirkette sakardılar.
- At first, the trainees were awkward in his company.
Tom her ayın ilk gününde kira öder.
- Tom pays rent on the first day of every month.
Kiranı her zaman ayın ilk gününde ödemen gerekiyor.
- You're supposed to always pay your rent on the first of the month.
Where would you like to go first?
- Wohin würdest du gerne zuerst gehen?
First come, first serve.
- Wer zuerst kommt, mahlt zuerst.