I have made a vow never to get married.
- Ben asla evlenmemek için yemin ettim.
They renewed their vows on their 25th wedding anniversary.
- Onlar 25. evlilik yıldönümünde kendi yeminlerini yeniledi.
I remind you that you are still under oath.
- Hâlâ yeminli olduğunu sana hatırlatırım.
She gave her oath that she would not drink.
- O, içmeyeceğine dair yemin etti.
She knows five languages, but when she wants to swear, she does so in her maternal language.
- Beş yabancı dil biliyor ama yemin etmek istediği zaman kendi ana dilinde konuşuyor.
Sami Bakir was sworn in in 2006.
- Sami Bekir 2006'da yemin etti.
Has the witness been sworn in?
- Tanığa yemin ettirildi mi?
Tom vowed he'd never do it.
- Tom onu yapmayacağına yemin etti.
Tom vowed to do that.
- Tom bunu yapmak için yemin etti.
I swore I'd never be like Tom.
- Asla Tom gibi olmayacağıma yemin ettim.
Tom swore that he ate at least twice as much as his wife.
- Tom, en az onun eşinin iki katı kadar yediğine yemin etti.
Tom made me swear not to tell Mary.
- Tom, Mary'ye anlatmayacağıma yemin ettirdi.
You must swear to keep your promise.
- Sözünü tutacağına yemin etmelisin.