I'm not over the hill yet.
 - Henüz yaşlanmış değilim.
Because of his age, my grandfather doesn't hear well.
 - Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
 - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
The paint on the seat on which you are sitting is still wet.
 - Oturduğun yerdeki boya hâlâ yaştır.
I wet the bed until I was ten years old.
 - Ben on yaşına kadar yatağı ıslatırdım.
I learned to play guitar when I was ten years old.
 - On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.
My father will soon be forty years old.
 - Babam yakında kırk yaşında olacak.
That fish lives in fresh water.
 - O balık tatlı suda yaşar.
Such fishes as carp and trout live in fresh water.
 - Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
The older you get, the more difficult it becomes to learn a new language.
 - Ne kadar yaşlanırsan, yeni bir dili öğrenmek o kadar zor olur.
John lives in New York.
 - John New York'ta yaşar.
She is five years younger than me.
 - O, benden beş yaş küçük.
Sam is two years younger than Tom.
 - Sam Tom'dan iki yaş küçük.
My mother looked at me with tears in her eyes.
 - Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
This song is so moving that it brings tears to my eyes.
 - Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
The best time of life is when we are young.
 - Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.
The best time of life is when you are young.
 - Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.