تعريف written في الإنجليزية التركية القاموس.
- {s} yazılı
Soyadın nasıl yazılıyor?
- How is your surname written?
Esperanto, 28 harfli alfabe ile fonetik olarak yazılır.
- Esperanto is written phonetically with an alphabet of 28 letters.
- yazılmak
Benim konuşmalarımın hepsi başkaları tarafından yazılmaktadır.
- My speeches are all written by other people.
Onun doktora tezi İngilizce yazılmak zorunda.
- Her PhD thesis has to be written in English.
- yazıya dökülmüş
- {f} yaz
O geldiğinde mektubu yazmıştım.
- I had written the letter when he came.
Söz uçar, yazı kalır.
- Words fly away, the written remains.
- {s} yazılmış
İngilizce yazılmış bir kitap okudu.
- He read a book written in English.
Orijinali bir ders kitabı olarak yazılmıştır.
- The original was written as a school textbook.
- f., bak. write. s. yazılı, yazılmış
- write yaz
- yazıldı
- write
- (İnşaat) yazmak
O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
- He never fails to write to his mother every week.
Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
- It took me several hours to write it.
- written and visual
- yazılı ve görsel
- written by
- kaleme alan
- written communication
- yazılı iletişim
- written consent
- (Kanun) yazılı onay
- written document
- yazılı belge
- written documents
- (Kanun) yazılı belgeler
- written down
- mazbut
- written examination
- yazılı yoklama
- written expression
- yazılı anlatım
- written notification
- yazılı bildirim
- written option
- (Ticaret) yazılı opsiyon
- written premiums
- (Politika, Siyaset) yazılan primler
- written record
- (Politika, Siyaset) arşiv
- written request or demand
- talepname
- written statement
- (Kanun) layiha
- written warning
- (Kanun,Politika, Siyaset) ihtarname
- written by
- yazan kişi
- written by dickens
- Dickens tarafından yazılmış
- written contract
- yazılı bir sözleşme
- written order
- yazılı emir
- written symbol
- yazılı sembolü
- written up
- kadar yazılı
- written word
- yazılı kelime
- written and visual media
- (Basın) yazılı ve görsel basın
- written application
- yazılı müracaat
- written authority
- yazılı izin
- written constitution
- (Politika, Siyaset) yazılı anayasa
- written contract
- taahhüt senedi
- written copy of decision
- (Kanun) kararın sureti
- written defence
- müdafaaname
- written down value
- (Ticaret) net aktif değer
- written down value
- (Ticaret) indirilmiş değer
- written evidence
- yazılı kanıt
- written evidence
- (Kanun) yazılı beyyine
- written examination
- yazılı
- written form
- yazılı şekil
- written form
- (Kanun) tahriri şekil
- written interrogatory
- (Kanun) sual varakası
- written language
- yazı dili
- written music
- nota
- written music
- (isim)ta
- written notice
- yazılı haber verme
- written objection
- yazılı itiraz
- written off
- amorti edilmiş
- written permission
- (Kanun) yazılı izin
- written permission
- (Kanun) tahriri izin
- written premium income
- (Sigorta) akdedilmiş prim geliri
- written procedure
- yazılı usul
- written procedure
- yazılı prosedür
- written promise
- yazılı taahhüt
- written question
- yazılı soru önergesi
- written request
- (Kanun) tahriri talep
- written rules of law
- (Kanun) yazılı hukuk kuralları
- write
- kâğıda dökmek
- write
- yazı yazma
Kütüphane kitaplarına yazı yazmayın.
- Don't write in library books.
Yazı yazmak için bana biraz kağıt verin.
- Give me some paper to write on.
- write
- write in bir metne ilave yapma
- notify in written
- (Ticaret) yazılı olarak bildirmek
- well written
- iyi yazılmış
- write
- yaz
Visual Basic ile programlar yazabiliyorum.
- I can write programs in Visual Basic.
Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
- You must not write a letter with a pencil.
- write
- {f} bestelemek
- co-written
- Beraberce yazılmış
- co-written
- Ortaklaşa yazılmış
- grief-written
- kederin izleri okunan
- hand written character
- el yazılı karakter
- hand written document
- el yazılı belge
- hand written, manuscript
- el, el yazması yazılmış
- informed written consent
- Bilgilendirilmiş yazılı muvafakat
- to be written as one word
- bir kelime olarak yazılmış
- write
- write down yazmak
- write
- {f} yazı yazmak: He's learning to write. Yazı yazmayı öğreniyor
- write
- nothing towrite ome about bahsetmeye değmez
- write
- {f} yazarlık yapmak
- write
- {f} (bir şeyi) yazmak: Can you write your name? İsmini
- write
- {f} (wrote, writ.ten)
- write
- yazma
Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
- You must not write a letter with a pencil.
Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
- At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- write
- kaitplik etmek
- write
- (Sigorta) sigortalamak
- write
- {f} mektup yazmak
Judy'ye bir mektup yazmak niyetindeyim.
- I intend to write a letter to Judy.
İngilizce bir mektup yazmak böyle kolay değildi.
- It was not so simple to write a letter in English.
- write
- teklif etmek
- write
- yazı ile yermek
- write
- kalem oynatmak
- write
- kaleme almak
- apply in written
- yazılı olarak başvurmak
- be written
- kaydolmak
- be written all over
- {k} yüzünden akmak: His innocence was written all over his face. Suçsuzluğu yüzünden akıyordu
- bytes written
- (Bilgisayar) yazılan bayt
- commencement of written proof
- (Kanun) yazılı delil başlangıcı
- commencement of written proof
- (Kanun) tahriri mukaddimei beyyine
- in its being written
- yazılmasında
- net written premium income
- (Sigorta) net akdedilmiş prim geliri
- test of written english
- (Dilbilim) ingilizce yazma sınavı
- test which is written on paper
- yazılı imtihan
- write
- yazı yazmak