O, bir araştırmacı olmayı planlıyorum dedi.
- He said, I plan to become a researcher.
Dan, Princeton Üniversitesi'nde bir grup biyoloji araştırmacısı ile bir araya geldi.
- Dan met a group of biology researchers at Princeton University.
İnsanlar onu büyük bir bilgin olarak düşünüyorlar.
- People thought him to be a great scholar.
O büyük bir siyasetçi ve dahası iyi bir bilgin.
- He is a great politician, and, what is more, a good scholar.
O bir alim ve şairdir.
- She is a scholar and poet.
Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
- Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
Eileen çok iyi bir öğrenciydi. O Syracuse Üniversitesinde okumak için bir burs kazandı.
- Eileen was a very good student. She earned a scholarship to attend Syracuse University.
Burslar artık geçen yıl olduğu gibi bu yaz aynı öğrencilere verilmedi.
- This summer, no scholarships were awarded to students who received one last year.
A Shakespearean scholar.
Many scientists have the reputation of being eccentric.
- Viele Wissenschaftler stehen im Ruf, exzentrisch zu sein.
Few scientists understand the theory of relativity.
- Nur wenige Wissenschaftler verstehen die Relativitätstheorie.