Cılız ve narin bir çocuktu.
- He was a weak and delicate child.
Tom kendini kaldırmak için çok cılız.
- Tom is too weak to lift himself.
Dizlerimde halsizlik hissettim.
- I felt weak in the knees.
O, hastalığından sonra hâlâ güçsüzdü.
- She was still weak after her illness.
Güçsüz bir prens olan Eric Danimarkalılar arasında büyük hoşnutsuzluğa sebep olan kötü bir para sistemi çıkardı.
- Eric who was a weak prince issued a bad coinage which excited great discontent among the Danes.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
O,İngilizcede zayıftır.
- He is weak in English.
Suda 1/10 oranında seyreltilmiş idrar mükemmel bir gübredir.
- Urine diluted in water 1:10 is an excellent fertilizer.
Kahvemi hafif severim.
- I like my coffee weak.
Kahvemi hafif istiyorum.
- I'd like my coffee weak.
Ann'in çikolataya zafiyeti var.
- Ann has a weakness for chocolate.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
Test tüpündeki asiti sulandırmak için kaç litre su kullandınız?
- How many liters of water did you use to dilute the acid in the test tube?
Örneğimi sulandırmak için bu çözücüyü kullanabilir miyim?
- Can I use this solvent to dilute my sample?
Açık kahveyi tercih ederim.
- I prefer weak coffee.
Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
- Tom is obviously still very weak.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
- You have to allow for human weakness.
Hastalık, organizmanızı zayıf düşürdü.
- The sickness has weakened your organism.
Annem uzun bir hastalıktan dolayı çok zayıftı.
- My mother was very weak from a long illness.
This place is weak.
We were served stale bread and weak tea.
... oversee okay when we play week weak point wat ...
... force, the weak and the strong force into one comprehensive picture and that pyridine ...