Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi farketmişti.
- Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits.
Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.
- Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.
Tom'un farklı bir Fransızca aksanı var.
- Tom has a distinct French accent.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
... course of the year is make it very clear to the Iranian government that we are offering ...
... eyewitnesses. We've read their accounts now about what happened. It was very clear ...