It happened prior to my arrival.
- O, ben varmadan önce oldu.
It's always a good idea to arrive a few minutes early.
- Birkaç dakika erken varmak her zaman iyi bir fikir.
We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
At a speed of 17 km/sec, it would take about 75,000 years to reach Proxima Centauri, the second nearest star from Earth.
- Saniyede 17 km hızla dünyadan en yakın ikinci yıldız olan Proxima Centauri'ye varmak yaklaşık 75.000 yıl alır.
I want to reach the hotel before it gets dark.
- Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
Is there a room available for tonight?
- Bu gece için mevcut bir oda var mı?
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
It takes about 15 minutes to get to my office.
- Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
He made an effort to get to the station early.
- İstasyona erken varmak için çaba harcadı.
Tom lost all his belongings.
- Tom tüm varlıklarını kaybetti.
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Do you have time to help me?
- Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Do you believe that God exists?
- Allah'ın var olduğuna inanıyor musun?
Compulsory military service exists in Turkey.
- Türkiye'de zorunlu askerlik vardır.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
- Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
Tom is having an existential crisis.
- Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
There are few bookstores in this area.
- Bu bölgede çok az kitapçı var.
There are 40 pupils in this class.
- Bu sınıfta kırk öğrenci var.
There is an apple on the table.
- Masanın üzerinde bir elma var.
There is a book on the table.
- Masanın üzerinde bir kitap var.
How did you get inside? Do you have a key?
- İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
Get in touch with me as soon as you arrive here.
- Buraya varır varmaz benimle temasa geç.
I want to reach the hotel before it gets dark.
- Hava kararmadan otele varmak istiyorum.
You'd better hurry up if you want to get home before dark.
- Hava kararmadan önce eve varmak istiyorsan, acele etsen iyi olur.
We have to come to some agreement.
- Bir anlaşmaya varmak zorundayız.
There's somebody in there.
- Orada içeride biri var.
I have a right to be in there.
- Orada olmaya hakkım var.
Is there a flight in the afternoon?
- Öğleden sonra bir uçuş var mı?
Is there life before death?
- Ölümden önce hayat var mıdır?
We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- Biz, zamanında istasyona varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
- Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Fiyatlar değişken, o yüzden dükkân dükkân dolaşın.
- The prices are variable, so shop around.