Dün gece sinemada acıklı bir film izledik.
- Last night, we saw a touching film at the movies.
Ne acıklı bir hikaye!
- What a touching story!
Bir sonraki ayet bile daha dokunaklı.
- The next verse is even more touching.
Bu çok dokunaklı bir hikaye.
- It's a very touching story.
Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.
- A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Dairemin onarılmaya ihtiyacı var.
- My apartment needs touching up.
Tom eşyalarına dokunan insanları sevmez.
- Tom doesn't like people touching his stuff.
Yemeğime dokunan insanları sevmiyorum.
- I don't like people touching my food.
Kolumu bırak! İnsanların bana dokunmasına katlanamıyorum.
- Let go of my arm! I can't stand people touching me.
Elbiseniz ıslak boyaya dokunuyor.
- Your dress is touching the wet paint.
Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
- I don't like her touching you.
Eşyama dokunmanı istemiyorum.
- I don't want you touching my stuff.
a touching story.