Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
 - It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Amcanla konuşmak istiyorum.
 - I want to talk to your uncle.
Kahve içerken sohbet edelim mi?
 - Shall we talk about it over a cup of coffee?
Bir fincan kahve içerken sohbet ettik.
 - We talked over a cup of coffee.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
 - Talking in the library is not allowed.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
 - John was in such a hurry that he had no time for talking.
Konuşurken lafımı bölme.
 - Don't interrupt me while I'm talking.
Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
 - Giving advice to him is like talking to a brick wall.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
 - It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Hiç kimse bu konu hakkında konuşmak istemedi.
 - No one wanted to talk about it.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
 - We talked about various things.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
 - John was in such a hurry that he had no time for talking.
Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
 - The peace talks ended in failure.
Ateşkes görüşmeleri Temmuz 1951 de başladı.
 - Ceasefire talks began in July 1951.
Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim.
 - I just love the way Tom talks.
Onun konuşma biçimini seviyor.
 - He likes the way she talks.
O, şehrin dedikodusuydu.
 - He was the talk of the town.
Tom şehrin dedikodusuydu.
 - Tom was the talk of the town.
Biz seninle görüşmek istiyoruz.
 - We want to talk to you.