O hıçkırarak ağlamaktan vazgeçmeyecek.
- She won't stop sobbing.
Orada hıçkırarak ağlamakta olan bir kız çocuğuna rastladım.
- I found that there was a little girl sobbing.
O, kayıp kız hıçkırıklar arasında adını söyledi.
- Between sobs, that lost girl said her name.
O, onlara karşı çok nazikti.
- He was very kind to them.
Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.
- I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them.
O bana göre altı yıl kıdemli.
- She is senior to me by six years.
O bana göre iki yıl kıdemli.
- She is senior to me by two years.
Kanatlarım olsa, sana uçarım.
- If I had wings, I would fly to you.
Bir kuş olsam, sana uçabilirim.
- If I were a bird, I would have been able to fly to you.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Bay Hasimoto bize karşı adil.
- Mr. Hashimoto is fair to us.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Ben size yazabildiğim kadar kısa sürede yazacağım.
- I will write to you as soon as I can.
Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
- Sorry it took me so long to write to you.
Kaybolan kız adını söylerken hıçkırarak ağladı.
- The girl who'd got lost sobbed as she said her name.
O hıçkırarak ağlamaktan vazgeçmeyecek.
- She won't stop sobbing.
Ben bir orospu çocuğunun annesiyim.
- I'm the mother of a son of a bitch.
Eğer uçağın kaza yapacağını birine söylersen, bu söylem hiç bir şey ifade etmeyecek.
- If you say this to someone whose plane is going to crash, this phrase is not going to mean anything.
Yara izini herhangi birine hiç gösterdin mi?
- Have you ever shown your scar to someone?
Bunun için görünenden daha fazlası varsa, umarım bana söylersin.
- If there's more to this than meets the eye, I hope you'll tell me.
Bunun için anahtarınız var mı?
- Do you have the key to this?
Yatak odasına girerken, hıçkırmaya başladı.
- On entering the bedroom, she started sobbing.
Ona beş dolar ödedim.
- I paid five dollars to him.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Buna alışkın değilim.
- I'm not used to this.
Sonunda buna alışacağımdan oldukça eminim.
- I'm pretty sure I'll get used to this eventually.
He doesn't love me! she sobbed.