Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
 - She left without saying even a single word.
O bir sineğe bile zarar veremez.
 - She can't even harm a fly.
Ben fiziği seviyorum ve matematiği daha da çok seviyorum.
 - I like physics, and I like mathematics even more.
İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.
 - As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.
Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile.
 - There's proper etiquette for everything, even an orgy.
Hatta babama karşı onu destekledim.
 - I supported her even against my father.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
 - Do you even remember Tom?
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
 - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tom neredeyse her akşam evdedir.
 - Tom is at home almost every evening.
Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum.
 - I barely even remember Tom.
Biz dahi Tom'dan hoşlanmıyoruz.
 - We don't even like Tom.
Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı.
 - They didn't even know who they were supposed to meet.