Televizyon bilgi sağlamak için çok önemli bir araçtır.
- Television is a very important medium through which to provide information.
O ailesinin geçimini sağlamaktadır.
- He provides for his family.
Ben ailem için yiyecek ve giyecekler sağlayabilirim.
- I am able to provide food and clothes for my family.
Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.
- He has a wife and two young children to provide for.
O, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz çalışır.
- He works day and night to provide for his family.
Bu olumlu fırsattan yararlandım.
- I availed myself of this favorable opportunity.
Bu fırsattan yararlansan iyi olur.
- You had better avail yourself of this opportunity.
O boşuna çite tırmanmaya kalkıştı.
- He attempted to climb the fence to no avail.
Utangaçlığımı atlatmaya çalıştım, ama boşuna.
- I have tried to overcome my shyness, but to no avail.
... they carry people places. They provide traction, they pull plows, they pull carts. Other ...
... provide ...