Aslanların şahinler üzerinde kolay bir galibiyeti vardı.
- The Lions had an easy win over the Hawks.
Eder galibiyet golünü attı.
- Eder scored the winning goal.
Amerikalı generaller kolay bir zafer kazanabileceklerine inanıyorlardı.
- American generals believed they could win an easy victory.
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
- Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
- That team has little, if any, chance of winning.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.
- Thus he succeeded in winning her heart.
Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız.
- I hope you will succeed in winning the prize.
Sıra beyazda ve kazandı.
- White to play and win.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
- Is there any possibility that he'll win the election?
Kazanmak önemli olan tek şey değildir.
- Winning isn't the only thing that matters.
Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
- Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
The company hopes to win an order from the government worth over 5 million dollars.