İngilizler becerikli bir millettirler.
- The English are a practical people.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Bu onların diğer uluslarla ortak neye sahip olduklarıdır.
- This is what they have in common with other peoples.
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Seyahat, insanları bilgili yapar.
- Traveling makes people knowledgeable.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
- Some people in the world suffer from hunger.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Sözcünün etrafında büyük bir kalabalık toplandı.
- A crowd of people gathered around the speaker.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar.
- People with rheumatoid arthritis symptoms should be careful about what they eat.
Onun romanları genç kişiler arasında ünlüdür.
- His novels are popular among young people.
Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
- We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
- There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
- Only a few people showed up on time.
/ As thick and numberless / As the gay motes that people the Sun Beams, /.