Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
- Tom began trying to break down the door.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
- I've done half the work, and now I can take a break.
Çok yorgun olduğum için öğle yemeği molası sırasında biraz uyudum.
- I slept a little during lunch break because I was so tired.
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
- I left home without having breakfast yesterday.
Tom, yataktan dışarı fırladı, bazı giysiler giyiverdi, kahvaltı yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.
- Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo bent but did not break.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everybody has a breaking point.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
- Please be careful not to break this vase.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
The forecast says the hot weather will break by midweek.
He said he would see it through.
... they end up being small, small chunks. ...
... they were when a person was born, at the end of a human lifespan. It means that in a ...