Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
 - I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
Sadece merhaba demek için arıyorum.
 - I'm just calling to say hi.
Sana arkadaşım demekten utanç duyuyorum.
 - I am ashamed to call you my friend.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
 - Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
İki gün içinde beni yeniden ara.
 - Call me again in two days.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
 - Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Tom geç kalacağını Mary'ye söylemek için aradı.
 - Tom called to tell Mary that he'd be late.
Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.
 - I would like to call on you one of these days.
Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.
 - First of all, I have to call on Jim.
The captains call the coin toss.