Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
 - Tom didn't want to break Mary's heart.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
 - A hammer was used to break the window.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
 - They're having a break at the moment.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
 - I've done half the work, and now I can take a break.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
 - I went for a walk after breakfast.
Savaş çıksa ne yaparsın?
 - What would you do if war were to break out?
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
 - We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
 - The bamboo bent but did not break.
Herkesin bir kırılma noktası var.
 - Everybody has a breaking point.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
 - Peter didn't intend to break the vase.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
 - Tom didn't want to break Mary's heart.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
 - A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
Adding 64-bit support broke backward compatibility with earlier versions.