O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Ben çatışmadan kaçınmaya çalıştım.
- I tried to avoid conflict.
Tom'un yerinde olmak istemem.
- I wouldn't like to be in Tom's shoes.
Planında olmak istiyorum.
- I want to be in your plan.
Anlaşmazlık tırmanıyor.
- The conflict escalates.
Bir anlaşmazlık görmüyorum.
- I don't see a conflict.