O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
 - She is never online, even during her vacation.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
 - She left without saying even a single word.
İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.
 - As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.
Şimdi sizi daha da çok seviyorum arkadaşlar!
 - Now I love you guys even more!
Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir.
 - About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.
Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile.
 - There's proper etiquette for everything, even an orgy.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
 - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
 - Do you even remember Tom?
Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
 - Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
Tom neredeyse her akşam evdedir.
 - Tom is at home almost every evening.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
 - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tom'un neye benzediğini dahi hatırlamıyorum.
 - I don't even remember what Tom looked like.