Bir ölçüde seninle aynı fikirdeyim.
 - I agree with you to a certain extent.
Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.
 - Tom can understand Mary's problem to some extent.
Bir dereceye kadar ona güvenirim.
 - I trust him to some extent.
Belirli bir dereceye kadar Fransızcayı anlayabilirim.
 - I can understand French to a certain extent.
Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
 - It is important to recognize the extent of one's ignorance.
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
 - Layla's letters revealed the extent of her racism.
Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
 - I accept what you say to some extent.