the-whole

listen to the pronunciation of the-whole
الإنجليزية - التركية

تعريف the-whole في الإنجليزية التركية القاموس.

all
{i} hepsi

Onların hepsi lezzetliydi! - All of it was delicious!

Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. - All those who take up the sword shall perish by the sword.

all
{i} her şey

Aşkta ve savaşta her şey adildir. - All's fair in love and war.

Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir. - One will be judged by one's appearance first of all.

the whole
tamam

Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır. - The patrol cars cover the whole of the area.

O, dokuz yardın tamamını satın aldı. - He bought the whole nine yards.

all
bütün

Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım. - If it rains tomorrow, I will stay at home all day.

Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar. - Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.

all
her iki taraf
all
tamamen

Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu. - Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.

Tom tamamen bitkindi. - Tom was all worn out.

all
her biri

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Bill her zaman dürüsttür. - Bill is honest all the time.

Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır. - Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Bahçedeki tüm çiçekler sarı. - All the flowers in the garden are yellow.

Bebek tüm gece ağladı. - The baby cried all night.

all
alayı
all
tümü

Üzgünüm, mantıların tümü bitti. - I'm sorry, we're all out of manti.

O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil. - It's all about sentences. Not words.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi. - Our soccer team beat all the other teams in the town.

Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir. - 80% of all English words come from other languages.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
the whole
bütün

Bütün pastayı yiyecek mi? - Will he eat the whole cake?

Tom bütün gününü yatakta okuyarak geçirdi. - Tom spent the whole day reading in bed.

الإنجليزية - الإنجليزية
{n} universal
{n} all

I was in Boston almost all summer. - I was in Boston for almost the whole summer.

He ate all of the apple. - He ate the whole apple.

the-whole

    فيديوهات

    ... We're going to tell the whole story, from the Big Bang to the present day. ...
    ... And stop wasting your whole life and maybe you ...
المفضلات