taşıyarak

listen to the pronunciation of taşıyarak
التركية - الإنجليزية
carrying

Tom came into the room carrying three bottles of wine. - Tom üç şişe şarap taşıyarak odaya geldi.

Tom returned from the kitchen carrying a pot of coffee. - Tom bir demlik kahve taşıyarak mutfaktan döndü.

present participle of carry
{i} bearing, taking, conveying, bringing, holding
The act or business of transporting from one place to another
taşı
{f} bear

He came bearing a large bunch of flowers. - O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.

She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe. - O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.

taşı
convey

The pipe conveys water from the lake to the factory. - Boru, gölden fabrikaya su taşır.

Buses, trains and planes convey passengers. - Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.

taşı
(Bilgisayar) move

It is five years since we moved here. - Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.

The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830. - Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.

taşı
(Bilgisayar) move of
taşı
(Bilgisayar) move to

Tom wants to move to Boston. - Tom Boston'a taşınmak istiyor.

If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken. - Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.

taşı
{f} carrying

Tom was carrying an armful of books. - Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.

Tom is carrying a violin under his arm. - Tom kolunun altında keman taşıyor.

taşı
bring in through
taşı
{f} transferred

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

taşı
{f} transfer

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

taşı
carry

I helped carry those bags. - Şu çantaları taşımaya yardım ettim.

Japanese women carry their babies on their backs. - Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

taşı
brought in through
taşı
transport by
taşı
{f} tote
taşı
carried

People carried their own weight then. - İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.

She carried that habit to her grave. - O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.

taşı
ferry

Tom offered to ferry us across the river in his boat. - Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea. - Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.