O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
Biz yoğun trafikten kaçınmak amacıyla, Noel için evde kaldık.
- We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic.
Onlar ağır silahlı mıydı?
- Were they heavily armed?
Ağır şekilde sakinleşmiştim.
- I was heavily sedated.
Tom Mary ile tanışmadan önce, çok içerdi.
- Before Tom met Mary, he drank heavily.
Dün çok yağmur yağdı.
- It rained heavily yesterday.
Aşırı derecede yağmur yağıyor.
- It is raining heavily.
Tom aşırı derecede nefes alıyor.
- Tom is breathing heavily.
Bina yangında ağır şekilde hasar gördü.
- The building was heavily damaged by fire.
Ağır şekilde sakinleşmiştim.
- I was heavily sedated.
Ne kadar şiddetle kar yağarsa yağsın gitmek zorundayım.
- No matter how heavily it snows, I have to leave.
Otobüs yukarı ve aşağı şiddetle sarstı.
- The bus rocked heavily up and down.
his heavily muscled arms.