Şu valsin melodisi beni daima hipnotize eder.
- La melodía de ese vals siempre me hipnotiza.
Kötülük daima kazanır.
- El mal siempre triunfa.
Her zaman Tokyo'da yaşamaktadır.
- Él siempre ha vivido en Tokio.
Kalp krizi geçirmenin her zaman doğanın senin öldüğünü anlatma şekli olduğunu düşündüm.
- Siempre pensé que el tener un ataque cardiaco era la manera de la naturaleza de decirte que mueras.
Ne olursa olsun, hep yanında olacağım.
- Pase lo que pase, siempre estaré a tu lado.
Yağmur yağmadığında Tom hep okula yürüyerek gider.
- Si no llueve, Tom va siempre a pie a la escuela.