Sağır sultan bile duydu.
- Das pfeifen schon die Spatzen von den Dächern.
Ay bile onun güzelliğini kıskandı.
- Sogar der Mond war auf ihre Schönheit neidisch.
Bazıları çoktan fazlasıyla sarhoştular.
- Einige waren schon ziemlich blau.
Saat 23' te çoktan uyumuş oluyorum.
- Um 23 Uhr schlafe ich schon längst.
Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.
- It was already twelve when he reached home.
Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.
- By the time you came back, I'd already left.
Halihazırda daha iyi hissediyorum.
- I already feel much better.
Tren çoktan hareket etti.
- The train has already left.
Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
- Odd, isn't it? We should have already arrived.
Önceden kitabı okudun?
- You've already read the book?
Önceden akşam yemeğini yedin mi?
- Have you eaten your dinner already?
Zaten işte olman gerekmiyor mu?
- Shouldn't you be at work already?
Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
Tom o sınıfa daha önce kaydoldu.
- Tom has already signed up for that class.
Daha önce öğle yemeği yedim.
- I have already eaten lunch.
Tom sadece birkaç gün önce bir kamera aldı fakat çoktan kaybetti bile.
- Tom bought a camera just a couple of days ago, but he's already lost it.
Ben zaten biletimi aldım.
- I've already bought my ticket.
Fakat Pepperberg papağan ile çalışmanın daha şimdiden hayvanlara bakmanın şeklini değiştirdiğini söylüyor.
- But Pepperberg says working with the parrot has already changed the way of looking at animals.
Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- My son can already count up to one hundred.
Kahvaltı için bir sürü şey yememe rağmen, ben halen açtım.
- Even though I had eaten a lot for breakfast, I was already hungry.
Kuzenim halen dört yaşında.
- My cousin is already four years old.
Have you got a beard already?
- Hast du schon einen Bart?
The day before yesterday you impressed everyone, but I already knew you.
- Vorgestern hast du alle beeindruckt, aber ich kannte dich schon.