Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
Many Boston residents oppose the mayor's plan.
- Birçok Boston sakini belediye başkanının planına karşı çıkıyor.
He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
The mother was quieting her crying baby.
- Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
Did you give her the tranquilizer?
- Ona sakinleştirici verdin mi?
Tom was hit by a tranquilizer dart.
- Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.
I was as cool as a cucumber.
- Ben son derece sakindim.
Mike always stays cool.
- Mike her zaman sakin kalır.
He's trying to be cool.
- Sakin olmaya çalışıyor.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
Sami has to calm down.
- Sami sakin olmak zorunda.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
This forest is quiet and peaceful.
- Bu orman sakin ve huzurlu.
The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
- Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
The wind calmed down in the evening.
- Rüzgar akşam sakinleşti.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
- Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
He was elected an official by the inhabitants of this town.
- O, bu kasabanın sakinleri tarafından bir yetkili seçildi.
Tom sat very still on the couch.
- Tom kanepede çok sakin oturdu.
Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen sakin kal.
Tom is trying to keep cool.
- Tom sakin olmaya çalışıyor.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
Sami has to calm down.
- Sami sakin olmak zorunda.