Muhtemelen beklemekten yoruldu ve uykuya daldı.
 - He probably got tired of waiting and fell asleep.
Masamda çalışırken uykuya daldım.
 - I fell asleep while studying at my desk.
Kapıyı açtığımda onu uyurken buldum.
 - When I opened the door, I found him asleep.
O uyurken onu izlemekten hoşlanıyorum.
 - I do like watching him when he is asleep.
Yaşlı ayı derin uykuda.
 - The old bear is fast asleep.
Yangın patlak verdiğinde, o derin uykudaydı.
 - When the fire broke out, he was dead asleep.
Onun sağ ayağı uyuşmuştu.
 - His right leg was asleep.
Tom'un bacağı uyuşmuştu bu yüzden ayağa kalkamadı.
 - Tom's leg had fallen asleep so he couldn't stand up.
Tom uyumaktan kendini alamadı.
 - Tom couldn't help falling asleep.
Tom uyuyana kadar beklemem gerekti.
 - I had to wait until Tom was asleep.
Mary çocuğu uyuyana kadar bekliyordu.
 - Mary had been waiting till her child fell asleep.