Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
 - Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
 - I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
Bilimsel bilginin her artışıyla insanın kötülük için gücü iyilik için gücü gibi aynı oranda artırılır.
 - With every increase of scientific knowledge, man's power for evil is increased in the same proportion as his power for good.
Bilimsel bilgi 16.yüzyıldan beri büyük ölçüde ilerledi.
 - Scientific knowledge has greatly advanced since the 16th century.
Mary annesinden habersiz kek yaptı.
 - Mary made a cake without her mother's knowledge.
Onun bilgisi ve tecrübesi var.
 - He has knowledge and experience.