Televizyon bilgi sağlamak için çok önemli bir araçtır.
- Television is a very important medium through which to provide information.
Kolonlar sağlam bir temel sağlamaktadır.
- Columns provide a solid foundation.
Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
- If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
Senin ve erkek kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.
- I'm trying my best to provide for you and your brother.
O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.
- He has a wife and two young children to provide for.
Onların, geçimini sağlayacak bir sürü çocukları vardı.
- They had a lot of children to provide for.
Geçimini sağlaması gereken büyük bir ailesi var.
- He has a large family to provide for.
Kötü gün için tedbir almak akıllıca.
- It is wise to provide against a rainy day.
O, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz çalışır.
- He works day and night to provide for his family.
O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.
- He has a wife and two young children to provide for.
Tatoeba cümlelerindeki ses Shtooka tarafından sağlanmıştır.
- Audio in Tatoeba sentences are provided by Shtooka.
Bu programın finansmanı aşağıdaki sponsorlar tarafından sağlanmıştır.
- Funding for this program was provided by the following sponsors.
Bir aptala öğretmeye çalışmak ölü bir adam için tıbbi tedavi sağlamak gibidir.
- Trying to teach a fool is like providing medical treatment for a dead man.
Firma, işçilerine üniformalarını sağlıyor ama onların düzenli olarak temizlenmesini bekliyor.
- The firm provides its workers with their uniforms, but they are expected to have them regularly cleaned.
O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
- She provided the traveler with food and clothing.
O, onlara yiyecek sağladı.
- He provided them with food.
Kralın sadece bir çocuğu vardı ve o bir kızdı, bu yüzden ona ondan sonra kral olmak için uygun olacak bir koca temin edilmesi gerektiğini öngördü.
- The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.
You can go to the party provided you finish all your homework first.
... species provide symbioses. I’ve talked about the animals, not the animals, the ...
... impact on how difficult it is to feed, house, shelter, educate, and provide health for the ...