The danger is that Hebrew will be spoken in the bazaar, but English in the universities.
- Tehlike şudur, İbranice pazarda ama İngilizce üniversitelerde konuşulacak.
Isn't it strange?--A foreigner showing a local how to bargain at the bazaar.
- Garip değil mi? - Yabancı biri yerli birine çarşıda nasıl pazarlık yapılacağını gösteriyor.
If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
- Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
There is a big market for coffee.
- Kahve için büyük bir pazar var.
Yesterday was Sunday, not Saturday.
- Dün cumartesi değil, pazardı.
She used to play tennis every Sunday.
- Her pazar tenis oynardı.
My friend told me that this coming Monday an exhibition about Spanish history is opening.
- Arkadaşım bana bu önümüzdeki pazartesi İspanyolca tarihi hakkında bir sergi açılacağını söyledi.
You don't go to school on Sunday, do you?
- Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
Yesterday was Sunday, not Saturday.
- Dün cumartesi değil, pazardı.
This is a great opportunity to increase our market share.
- Bu, pazar payımızı artırmak için büyük bir fırsat.
My father's birthday falls on Sunday this year.
- Babamın doğum günü bu yıl pazar gününe denk geliyor.
He played golf last Sunday.
- O, geçen pazar günü golf oynadı.