تعريف otobanlar في التركية الإنجليزية القاموس.
- otoban
- {i} freeway
There's a lot of traffic on the freeway.
- Otobanda çok trafik var.
There was a terrible accident on the freeway yesterday.
- Dün otobanda korkunç bir kaza vardı.
- otoban
- highway
The accident took place on the highway.
- Kaza otobanda gerçekleşti.
He maintained a steady speed on the highway.
- Otobanda sabit bir hızda kaldı.
- otoban
- motorway
- otoban
- (Turizm) express way
- otoban
- autobahn
There's no speed limit on the Autobahn in Germany.
- Almanya'da otobanda hız sınırı yok.
Tom tried to impress Mary by driving very fast on the Autobahn, but it didn't work.
- Tom otobanda çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı ama işe yaramadı.
- otoban
- expressway
I got stuck in heavy traffic on the expressway.
- Otobanda yoğun trafikte sıkıştım.
You can't be too careful driving on the expressway.
- Otobanda araba kullanırken ne kadar dikkatli olsan azdır.
- otoban
- superhighway
The Internet was also called the information superhighway in the 1990s.
- İnternet aynı zamanda 1990'larda bilgi otobanı olarak adlandırıldı.
The restaurant stands at the junction of two superhighways.
- Restoran iki otobanın kavşağında bulunur.
- otoban
- autobahn, motorway, expressway, freeway otoyol
