Onun bordür boyunca yürüdüğünü gördüm.
 - I saw her walking along the kerb.
Amcamın cadde boyunca bir mağazası var.
 - My uncle has a store along the street.
Kamerayı yanına almayı unutma.
 - Don't forget to take along the camera.
Köpeğimi yanımda getireceğim böylece onunla tanışabilirsin. Ne! Buraya hayvan getirmeye yeltenme!
 - I'll bring my dog along, so you can meet him. What?! Don't you dare bring that animal here!
Tom'u kim buraya davet etti?
 - Who invited Tom along?
Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.
 - We often took a walk along the seashore together in the morning.
Kalabalık ile birlikte gidin.
 - Go along with the crowd.
Yanında okuyacak bir şey getir.
 - Bring along something to read.
O, kız kardeşini yanında götürdü.
 - He took his sister along.
Tokyo'nun yanı sıra Osaka bir ticaret merkezidir.
 - Along with Tokyo, Osaka is a center of commerce.
Don't stop here. Just move along.