Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Onu bir zamanlar trende gördüm.
- I have seen him once on the train.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
- Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.