Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
 - I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
Keşke bana Tom demekten vazgeçsen.
 - I wish you would stop calling me Tom.
Sana arkadaşım demekten utanç duyuyorum.
 - I am ashamed to call you my friend.
Bu öğleden sonra beni ara.
 - Call me this afternoon.
Havaalanına vardığımda onu aradım.
 - Arriving at the airport, I called her up.
Tom geç kalacağını Mary'ye söylemek için aradı.
 - Tom called to tell Mary that he'd be late.
Tom Mary'yi ona geç kalacağını söylemek için aradı.
 - Tom called Mary to tell her he'd be late.
Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.
 - I would like to call on you one of these days.
Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
 - We must avoid calling on others without an appointment.
... he can fulfill his needs using only a tenth of a square mile of land. ...
... That way we could colonize the rest of the land. ...