olasılıklar

listen to the pronunciation of olasılıklar
التركية - الإنجليزية
possibilities

We've already eliminated half the possibilities. - Biz zaten olasılıkların yarısını saf dışı bıraktık.

Your future is full of possibilities. - Geleceğin olasılıklarla dolu.

plural of possibility
olasılık
possibility

There's a possibility that the man was murdered. - Adamın öldürüldüğüne dair bir olasılık var.

Tom thinks there's a good possibility that Mary will agree to babysit the children on Friday night. - Tom Mary'nin Cuma gecesi çocuklara bakıcılık yapmayı kabul edeceğine dair büyük bir olasılık olduğunu düşünüyor.

olasılık
probability

The probability to win is 0.001%. - Kazanmak için olasılık % 0.001'dir

In all probability, we'll arrive before they do. - Büyük olasılıkla, onlar varmadan önce varırız.

olası
{s} probable

It is probable that her first album will sell well. - Onun ilk albümünün iyi satacağı olasıdır.

It's possible, but not probable. - Bu mümkün, ama olası değildir.

olası
possible

Germany faced possible starvation. - Almanya olası bir açlıkla yüz yüze kaldı.

Possible side effects include blurred vision and shortness of breath. - Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.

olası
{s} potential

Tom is a potential babysitter. - Tom olası bir bebek bakıcısıdır.

I know the potential consequences. - Ben olası sonuçları biliyorum.

olasılık
prospect
olasılık
{i} odds

The odds are in Tom's favor. - Bu olasılık Tom'un lehinde.

The odds were against me. - Olasılıklar benim aleyhimeydi.

olası
likely

Traffic accidents are likely to occur on rainy days. - Trafik kazalarının yağışlı günlerde meydana gelmesi olasıdır.

Are we likely to arrive in time? - Zamanında varma olasılığımız var mı?

olası
a priori
olasılık
contingency

There is neither contingency nor free will. - Ne olasılık ne de özgür irade var.

olası
contingent
olası
{s} plausible

Is it scientifically plausible? - Bilimsel olarak olası mı?

olasılık
{i} expectation
olasılık
risk
olasılık
outlook
olasılık
(Bilgisayar) prob

In all probability, we'll arrive before they do. - Büyük olasılıkla, onlar varmadan önce varırız.

In all probability, we'll arrive before them. - Büyük olasılıkla, onlardan önce varacağız.

olasılık
contingence
olası
earthly
olası
subject
olası
feasible
olası
prospective

The company invited their prospective customers to the party. - Şirket, olası müşterilerini partiye davet etti.

olası
on the cards
olası
presumptive
olası
allowable
olasılık
chance

There's a good chance that he'll come. - Büyük olasılıkla gelecek.

There's a good chance that he'll be chosen. - Onun seçileceğine dair iyi bir olasılık var.

olasılık
plausibility

Plausibility changes with different circumstances. - Olasılık farklı koşullarla değişir.

olasılık
probable condition
olasılık
likelihood

In all likelihood, they'll be away for a week. - Büyük olasılıkla, bir hafta uzak kalacaklar.

In all likelihood, the president will serve a second term. - Büyük olasılıkla, devlet başkanı bir dönem daha görev yapacak.

olası
{s} like

Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race. - Tom Mary'ye büyük olasılıkla yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü sordu.

Are we likely to arrive in time? - Zamanında varma olasılığımız var mı?

olası
be likely
olası
contingently
olası
May he ...!: Kör olası. May he go blind!
olası
incidental
olası
liable
olası
probable, likely, possible, on the cards muhtemel, mümkün
olası
in the air
olası
off

Life offers us millions of possibilities. - Binlerce olasılık bizi yeni bir hayata davet ediyor.

Experts have offered three possible explanations. - Uzmanlar üç olası açıklama teklif etti.

olası
eventual
olası
conceivable
olası
within the bounds of possibility
olası
in the cards
olası
available
olasılık
eventuality
olasılık
potentiality
olasılık
probability, contingency, chance, eventuality ihtimal
olasılık
verisimilitude
olasılık
presumption
olasılık
probability (expectation)
yeni olasılıklar
new vistas
التركية - التركية

تعريف olasılıklar في التركية التركية القاموس.

olası
Görünüşe göre olacağı sanılan, muhtemel, mümkün
olası
Görünüşe göre olacağı sanılan
olasılık
O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi, ama yine de tam bir kesinliliği bulunmaması durumu
olasılık
Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal
olasılık
Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal: "O gün biyolojicinin yazılı yapma olasılığı vardı."- Ç. Altan. O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi, ama yine de tam bir kesinliliği bulunmaması durumu